Ya Resûlallâh!
	Kur’ân’dan sonra en güzel sözler
	Senin sözlerin.
	Seni göremedim,
	Senin devrinde yaşayamadım.
	Hep bekledim.
	Şu bayram gününde bile…
	Hasretimi yenmek için
	Hep Senin mübarek sözlerinden medet umdum.
	Ben değil miyim orada burada Seni medheden?
	Ama benim medhim neye yarar?
	Zaten Seni medheden medhetmiştir.
	Ben neyim ki?
	Sadece eskilerin deyimiyle
	Kapında bir gedâyım.
	Hem nasıl gedâ ki,
	Aczime âşinayım.
	Beni koyma yalnız,
	Uzat elini oradan ne olur!
	Bu bayram gününde fukarayım.
	Başkalarının kızları, oğulları bayram kutlasalar,
	Neye yarar
	Seni arayan soran olmazsa…
	Ben hep içime gömdüm, hasretimi
	Ve yalnızlığımı.
	Şu anda babam yok,
	Annem yok,
	Sen de yoksun Yâ Resûlallâh!
	Ben de İranlı şairin
	Dediği gibi diyorum,
	Bayramda yalnızlık ve kimsesizlik
	Elbiselerimi giyiyorum…
	Dilâ ‘iydest
	“Ey gönül bayramdır” diyerek
	Kendime, kalbime sesleniyorum,
	Çaresizliğimi dillendiriyorum.
	Niceler geldi geçti.
	Hastalar, sağlar
	Bayramlarda kimi güler,
	Kimisi ağlar.
	Kimisi eşinin, dostunun
	Elini öper,
	Herkes “Yâri havişden pused” der.
	Yalnızlık, ey yalnızlık!
	Kimlerle bayram yaparsın,
	Senin elini öpen mi var?
	Ne gezer…
	O halde GAMLA bayramlaş!
	Garîb bî kesem
	Men dest-i ğam
	Ğam dest-i men pûsed
	Garib ve kimsesiz olanlar,
	Bayramları çok iyi anlar.
	O halde bayramsa bayramlaş,
	Gam senin elini
	Sen de gamın elini öperek
	Onlarla ol sarmaş dolaş.
	Bayramlarda Fuzûlî’yi hatırlamamak olmaz!
	Ne yanar bana kimse.
	O demişti;
	Kapısının hiç açılmadığını
	Söylemişti.
	Ne açar kimse kapım.
	Bâd-ı Sâbâ’dan gayrı.
	Ve hasretiyle yandığımız
	Resûlü Müctebâ buyurmuştu;
	“Kün fi’d-dünyâ ğarîben ev ‘âbira sebîl”
	Ve öyle güzel,
	Öyle can alıcı, yürek yakıcı diyerek
	Noktayı koymuştu.
	Dünyada bir yolcu gibi,
	Yahut garib olarak yaşa!
	Bayramda da olsa çark döner,
	Ölüm mutlaka bir gün gelir başa.
	Ve bakmaz yaşa,
	Ne kadar da yaşarsan yaşa,
	Gözler dolar yaşa.
	Doyamazsın belki arkadaşa,
	Doyarsın belki kardaşa
	 
	                           Zülcenâheyn