25 Ekim, 2023 - İzlenme: 1295
Kur’ân’da pek çok âyette zikredilen büyük peygamberlerin teşrif ettiği, Hâtemü’l-Enbiya Hz. Muhammed’in (s.a.s) ise İsrâ-Mi‘rac mucizesinin gerçekleştiği Kudsü Şerîf üç semâvî din açısından son derece kutsal bir beldedir.
Şehir, Hz. Ömer (r.a) döneminde Müslümanların hâkimiyetine girmiş (MS. 637) ve bu tarihten itibaren yüzyıllar boyunca “Barış Şehri” anlamına gelen “Dâru’s-Selâm” olarak anılmıştır.
Kudüs ve çevresi 1917’de Osmanlı’dan koparılarak süreç içerisinde Avrupalı milletlerin çeşitli oyunlarıyla bir avuç siyonist azınlığın tahakkümüne bırakılmıştır. Böylelikle Kudüs, bir “Barış Şehri” olma vasfını yitirmiştir.
Kaostan ve savaştan medet uman bu siyonist azınlık, Batılı devletlerden aldığı cesaret ve güçle Filistin halkına uyguladığı baskı ve zulmü arttırmış, işgal ettiği topraklara her geçen gün yenilerini eklemiştir. Bu durumun elbette kabul edilebilir hiçbir tarafı yoktur.
13 Aralık 2017 tarihinde Türkiye’nin gayretleriyle “Kudüs’le Dayanışma İçin Birlikte Hareket” teması çerçevesinde toplanan İslâm İşbirliği Teşkilatı İslâm Zirvesi Konferansı’nda, Kudüs’ü Filistin’in başkenti olarak tanıma kararının alınması son derece önemli ve memnuniyet vericidir. Bu karar, genelde Filistin özelde ise Kudüs davasının sahipsiz olmadığının bir kanıtıdır.
Unutulmamalıdır ki, günümüzde İslâm Ümmetinin karşı karşıya olduğu sıkıntılar, ancak bu şekilde birlik ve beraberlik içinde hareket edildiğinde bir çözüme kavuşabilir.
Bu itibarla bizler, Gazze özelinde, Kudüs meselesini ve dolayısıyla Filistin davasını yüreğimizde bir sızı olarak hissediyor; haklı davalarında Filistin halkının yanında olduğumuzu ve başkenti Kudüs olan bağımsız bir Filistin devleti kurulması için kardeşlerimize olan desteğimizi teyit ediyoruz.
15 Mayıs, 2018
22 Eylül, 2019
28 Eylül, 2019
19 Aralık, 2020
20 Temmuz, 2019
14 Temmuz, 2020
19 Aralık, 2020
25 Nisan, 2021